Bu kez sizlere çok moda olmuş bir kiliseden bahsedeceğim.
Vefa’daki Meryem Ana Kilisesi/Ayazması, nam-ı diğer Ayın
Biri Kilisesi’ne gittim, gördüm; ettiğim dua benim olsun, size gözlemlerimi anlatmak
istiyorum.
Öncelikle herkesin her türlü inancına saygı duyulması
zorunluluğunu hatırlatmak isterim.
Yargıda bulunmak, yadırgamak, kimsenin haddine
düşmez.
Mühim olan iç huzuru.
Dua etmek için tabii ki illa bir yerlere gitmek zorunda
değiliz. Fakat bazı mekanlarda enerjinin daha yoğun aktarıldığına ben de inanıyorum.
Benzer şekilde camilere, türbelere de sık sık girer dua
ederim. Böyle de bir tipim. Artık iyice tanıştığımıza göre, devam edebiliriz.
Defalarca kez baktığım IMDb Top 250 listesinde nasıl gözden
kaçırdığıma şaşırdığım bir film, Groundhog Day. Bugüne dek nasıl dikkatimi
çekmedi, nasıl eşten dosttan da duyamadım bilemiyorum. Hemen telafi ettim.
Phil, dandik bir kanalda hava tahmincisi. Kanalının her yıl
görevlendirdiği üzere, hiç istemeyerek, beraberinde prodüktör Rita ve şapşaloz kameramanla
köstebek gününü gözlemek ve haberini yapmak için hiç istemeyerek Punxsutawney’e
gidiyor.
Biraz aksi ve işini isteksizce yapan biri olduğundan, Rita
onu bu yıl daha iyi bir otele yerleştiriyor.
Phil sabah saat 6’da radyo alarmıyla uyanıp çıkıyor; ekiple beraber köstebek günü haberini yapıyorlar ve dönmek üzereyken fırtına nedeniyle yolların kapandığını
öğrenip Punxsutawney’de kalıyorlar.
Ertesi gün uyandığında önceki gün yaşadıklarının bire bir
aynısını yaşamaya başlıyor. Aynı konuşmalar, olaylar, her şey tamamen aynı. Her
gün aynı otel odasında, saat 6’da, aynı radyo alarmındaki aynı yayınla aynı
güne başlıyor.
Ve Phil 8 yıl 8 ay 16 gün boyunca her gün, aynı günü
yaşıyor. Bunu dvd yorumlarında yönetmen Harold Ramis söylemiş, bence biraz
aşırı olmuş. Adamlar saymışlar; filmde geçen net gün sayısı 38’miş. Bu da
saçmalık tabii, aradan geçen uzun zaman da hissediliyor. Benim hissettiğim, 6-8
ay civarıydı. Fakat 6 ayda bir insanın karakterinin bu kadar dönüşemeyeceği,
pesimist bir insanın optimist biri olamayacağı da kesin.
Aşama aşama değişerek, aynı hayatı farklı şekillerde yaşayan
Phil’in elde ettiği farklı sonuçları gösteren bir film bu. Bir günü ne
şekillerde ele alabileceğimizin bizim elimizde olduğunu, meydana gelen sonucu
tamamen bizim yarattığımızı gösteriyor. Kendimizi insanların gözünde nasıl
konumlandıracağımız elimizde, diyor bize.
Aynı Phil, aynı günü beş karış surat ve aksiliklerle de tamamlayabiliyor,
olmak istediği kişinin ancak bir sureti olabildiği için yüzüne gözüne de
bulaştırabiliyor; aynı gün intiharla da sonuçlanabiliyor; kendin olup, hayatı
sevgiyle kucaklayarak; insanlara yardım edip kendini sevdirerek, mutlu
sonuçlarla da bitebiliyor.
Değişen bakış açısı, hayatı değiştiriyor.
Nasıl bakarsan, onu görür, öyle yaşarsın.
1993 senesine yakışır klasik, beklediğimiz türde bir finali
var filmin. Bugün çekilecek olsa böyle bitmezdi, eminim. Hayatla ilgili bir mesaj bombardımanı da yok değil.
Bu film sayesinde Amerikalıların geleneksel olarak her yılın
2 şubat günü kutladıkları, köstebek günü dedikleri saçma sapan bir adetlerini
daha öğrenmiş olduk. Yuvasından çıkan köstebek eğer hava güneşliyse kendi
gölgesini görüp yuvasına geri dönermiş; bu da kış 6 hafta daha sürecek anlamına
geliyormuş, pes.
Amerikan adetlerini kendi adetlerimden daha iyi biliyorum
neredeyse. Sağ olsun Hollywood.
Andie MacDowell, her zamanki gibi, bebek gibi. Rolü gereği de olağanüstü bir kadın. Kendimi bildim bileli reklamlarında oynadığı L'oreal Revitalift sayesinde sanırım, hala öyle. Bill Murray, çok içten, çok gerçek bir oyun sergilemiş, çok sevdim.
Filmin geçtiği çoğu mekan, alışık olduğumuz Universal stüdyosunda. Nasıl burada
bu kadar çok film çekmişler, utanmamışlar mı cidden anlam veremiyorum. Böyle stüdyo
mu olur. Meydandaki evlerin dükkanların vs. iki boyutlu olduğu o kadar belli
ki. Daha da komiği Geleceğe Dönüş
dekorunun neredeyse aynısı. Punxsutawney değil, Hill Valley adeta. Ufak renk
değiştirmeler var. Saat kulesine bile kıyamamışlar. Phil’in sürekli döndüğü,
dilenciye para verip lise arkadaşıyla karşılaştığı köşe, bildiğin Cafe 80’s. Öyle olunca da mekanların gerçek yerler olduğu algısı
oluşmuyor. Tiyatrodan çok da farklı değil.
Şekil 1.a: Punxsutawney
Şekil 1.b: Hill Valley
Son olarak kahramanın başına gelen olayın benzerliği sebebiye Groundhog Day, bana kendisinden çok sonraları gelen Truman Show'u (1998) ve Lütfen Beni Öldürme'yi (2006) hatırlattı. Öncesinde bir benzeri varsa da ben bulamadım.