Kısaca konusu: Muzaffer belgesel çekmek üzere ailesinin
yanına, Yenice’ye gelir. Maddi imkansızlıklardan ötürü filmde annesini ve
babasını oynatmaya karar verir. Saffet de üniversiteyi kazanamayınca çalışmaya
başladığı fabrikadan ayrılır, ona İstanbul hayallerinde yardımcı olmasını
bekleyerek Muzaffer’e yardımcı olmaya başlar. Babası, topraklarının devlet
tarafından istimlak edileceği endişesindedir. Küçük Ali ise halası babasına
müzikli saat almasını söylesin diye bir yumurtayı kırk gün cebinde taşımaya
çalışmaktadır...
Filmler ve müzikleri. Türkiye'nin en güzel küçük sinema-blog yazıları.
28 Mayıs 2013 Salı
27 Mayıs 2013 Pazartesi
NURİ BİLGE CEYLAN VE TAŞRA ÜÇLEMESİ: KASABA (1997)
Ülkemizin gurur kaynağı, medar-ı iftiharı yönetmen Nuri Bilge Ceylan, 1959
yılında İstanbul’da doğmuş. Çocukluğu Çanakkale’nin Yenice ilçesinde geçmiş.
Ardından ailecek yeniden İstanbul’a gelmişler. 1976 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde
Kimya Mühendisliği okumaya başlamış fakat, siyasi olaylardan ötürü iki yıl
sonra bırakmak zorunda kalmış. ’78 yılında bu kez Boğaziçi
Üniversitesi’nde Elektrik Mühendisliği bölümüne başlamış. Burada fotoğraf ve
sinema klüplerinde görev almış, bir yandan da seçmeli sinema derslerine girmiş. 6
yıl sonunda mezun olmuş ve sonrasında yurtdışına çıkmış, hayatta ne yapacağı
konusunda kararsızlıklar yaşarken dönmüş ve askere gitmiş. Bir buçuk yıl süren
askerlik sırasında sinema yapmak istediğine karar vermiş. Askerlik sonrasında
Mimar Sinan’da sinema okumaya başlamış ve fakat yaşı 30’a dayanmış yaşlı bir
öğrenci olduğundan iki yıl sonrasında hayata atılmak üzere okuldan ayrılmış. Fotoğrafçılıkla
hayatını sürdürmüş bir yandan ve ilk kısa metrajlı filmi Koza’yı bitirdiğinde
yaşı 35 – 36 civarında.
Kendisi hakkında pek çok yerde rastlayabileceğimiz bu
bilgileri ben neden mi yazdım? Şunun için yazdım... Benim buradan anladığım ve
ifade etmek istediğim şudur: Yetenek, sanatçı ruh içten gelir. Fakat yine de
yönetmen doğulmuyor, yönetmen olunuyor (Elektrik mühendisi de olunabilirdi).
Sanatçı ruhun öne çıkmasına önce bir karar vermek, sonra izin vermek gerekiyor.
Birçok geleceği konusunda kararsız, sınırlarına hapsolmuş ve
çaresiz olduğunu düşünen kişi için bunların fazlasıyla anlam ifade edeceğini biliyorum.
Düşünmek, kendini dinlemek, kendine izin vermek, kararlı olmak gerekiyor. Bizi
biz yapan, seçimlerimiz.
61. Cannes Film Festivali’nde aldığı en iyi yönetmen ödülü
sonrasında Üç Maymun’u izleyerek tanışmıştım ben Nuri Bilge Ceylan’la.
Geçende “neyin var” sorusuna “bilmem, mayıs sıkıntısı
herhalde” diye gayriihtiyari cevap verdiğimde ne espri yapmak niyetindeydim ne
de cümle arasına iki entel dantel kelime sıkıştırmak istemiştim. Öylece
söylediğim deyimin literatürüme yerleştiğini fark ettiğimde önce hala Mayıs
Sıkıntısı’nı izlememiş olduğumu, ardından da daha sadece bir Nuri Bilge filmi
izlemiş olduğumu kederle fark ettim. Yapmayı planladığım -ve elbette ki
ertelediğim- başka film serileri ve yazıları bırakıp tam zamanıyken izlemeye
karar verdim ve sizlerle de paylaşarak Nuri Bilge Ceylan’ı birlikte iyice
tanıyalım istedim.
Mayıs Sıkıntısı’nın “Taşra Üçlemesi” olarak da bilinen,
NBC’ın yarı otobiyografik öğeler taşıyan filmlerinin ikincisi olduğunu böylece
öğrendim. Bu nedenle önce Kasaba’yla başlıyoruz.
21 Mayıs 2013 Salı
BOŞ KOLTUK: Küçük Bir Kasaba Hakkında Büyük Bir Roman
THE CASUAL VACANCY
Harry Potter sonrası nasıl bir romanla karşımızda olacağı
uzun süredir merak konumuzdu J.K. Rowling’in. Nihayet çıktı, nihayet aylar
sonra Türkçe’ye çevrildi, ben nihayet alabildim, sınavlardan derslerden fırsat
bulup okuyabildim, ve nihayet hakkında yazma fırsatı buldum.
Kısaca konusu: Pagford adında şirin bir
kasabanın belediye meclisi üyesi Barry Fairbrother’ın ani ölümüyle belediyede
boş kalan koltuğa sahip olmak için yaşananlar, varoş mahallesi Fields’tan
kurtulmak için çabalayan Pagford sakinleri, Barry’nin hayatına bir şekilde
dokunduğu insanların yaşantısında meydana gelen zincirleme değişiklikler...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)