“Her şey göz
açıp kapayana kadar değişti. Önce rahattık… ve birden her şey boka sardı.”
Fransız-Alman-Türk
ortak yapımı Mustang, Fransada yaşayan Türk yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in ilk
uzun metrajlı filmi. Türkiye’nin Sivas’ı aday göstermesiyle film, 12 adet en iyi yabancı film Oscar’ına
sahip Fransa’nın en iyi yabancı film Oscar aday adayı oldu. 2016 Altın Küre ödüllerinde
yine Fransa adına en iyi yabancı film dalında aday olarak bizleri de oldukça
heyecanlandırdı.
Mustang, anne
ve babalarının ölümünün ardından babaanne ve amcalarıyla yaşayan beş kız kardeşin
toplum ve aile baskısıyla çevrili yaşamını anlatıyor. Erkeklerle münasebetleri
olmasın diye okuldan alınan, eve hapsedilen, erkenden evlendirilen genç kızların
bu erkek egemen toplumda kendilerini var edebilmekte karşılaştıkları zorlukları
ve mücadelelerini vurucu bir üslupla yansıtıyor.
Yalnız ve
güzel ülkemizde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu tokat atar gibi yüzümüze
çarpıyor Ergüven. Çocukluktan genç kızlığa adım atıldığı - her şeyin aniden boka sardığı - zamanlar itibarıyla bu
ülkede bırakın flört etmeyi; gülmenin, kıkırdamanın, güzel giyinmenin, gezmenin,
dolaşmanın, sakız çiğnemenin, eğlenmenin, hatta bakmanın hoş karşılanmadığını - dönemin başbakan yardımcısı Bülent
Arınç’ın, sağolsun, kadınlara verdiği iffet ve haya dersine de atıfta bulunarak
- vurguluyor.
İzleyenlerin kaçta kaçı “bu kızlar da çok yollu ama” diye aklından geçirmeden izleyecek, düşünmek bile istemiyorum.
Neden bu
filmlerden çok daha çok yok? Neden bu kadar yok saydık? Nasıl bu kadar
kanıksadık halimizi?
Mustang, toplum kültürümüze uymayan unsurlar içermesiyle kimileri tarafından yerden yere vuruluyor.
“Fransız kalmış” denilen Ergüven’in yarattığı
karakterlerde en önemli sorun şu ki, karakterlerin detaylarına inildiğinde bir
garipler. Söylenenler, giyilenler, davranışlar, alınan tutumlar, verilen tepkilerin bizim insanımızla alakası yok. Bunu da ancak bizi çok iyi bilen biri
veya bizden biri anlayabilir. O yüzden yabancıların verdiği ödülleri toplamakta
sıkıntı yok J Ayrıca birçok garabetin Ergüven’in filme çok şey sığdırma çabasından
kaynaklandığını düşünüyorum.
Çok fazla sinir
bozucu sürreel saçmalık var. Ama “bambaşka” da değil, harcamaya kalkmayalım. Neticede Mustang, bir belgesel değil.
Feminist bir filmde genç kızların bedenini kimi zaman teşhire varan şekilde “erkek bakışıyla” yansıtılmasını da çelişki olarak görüyorum.
Oyunculuklardan
söz edecek olursak; kızların oyunculukları çok doğal ve tecrübesizliklerinden
beklenmeyecek ölçüde iyi. Ayberk Pekcan’ı genelde izlediğimiz hallerinden pek
farklı bulmadım ama seviyorum. Nihal Koldaş’ı hiç beğenmedim. Böyle yapay bir
babaanne olmaz olsun.
Mustang’in Oscar
kalibresinde bir film olduğunu düşünmüyorum. Ama aday olmasını heyecanla ümit
ediyorum.
6/10

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder