SİYAH ADAM BEYAZ CEHENNEM
Filmler daha
gösterime girmeden internete sızdırıldığı için küçük çapta sevinç patlamaları
yaşadığımız; ardı ardına Spielberg,
Inarritu, Tarantino filmleri izlediğimiz; ödül sezonunun yavaş yavaş
hareketlendiği güzel günler yaşıyoruz.
Yok senaryosu
sızdı, yok çekimler iptal edildi derken sonunda izleyicisiyle buluşan; sinemaseverlerin
aylardır merakla beklediği The Hateful Eight, adından da anlaşılacağı gibi
Quentin Tarantino’nun sekizinci filmi.
Kısaca konusu: Soğuğun biz
izleyenlerin bile içine işlediği bir günde kafatası avcısı John Ruth, başına on
bin dolar ödül konmuş Daisy Domergue’yu Red Rock’a idama götürmek üzere yola
koyulmuştur. Kar fırtınasında yolda kalan bir diğer ödül avcısı Binbaşı Maquis
Warren ve müstakbel Şerif Mannix de onlara katılır ve kendilerini bir konaklama
yerine atarlar. Burada onları dört gizemli adam karşılayacak, esas hikaye
burada başlayacaktır…
The Hateful
Eight bol kanlı, bol diyaloglu, tipik bir Tarantino filmi. Çok iyi, çok sağlam
bir öyküye sahip olduğunu kimse söyleyemez. Filmi izlenir kılan en büyük etken
Tarantino’nun izleyicinin zekasına saygı gösterdiğini belli eden cümleleri. Lakin
başlarda çok özlediğimi fark ettiğim zeki diyaloglar, bu kez film uzadıkça kabak
tadı vermeye başladı. Filmde gereksiz olduğunu düşündüğüm çok fazla diyalog var.
Filmin en komik sahnesiydi, yapacak bir şey yok.
Filmin en komik sahnesiydi, yapacak bir şey yok.
Cast'a gelince… Samuel Jackson’a, Kurt Russell’a laf yok. Walton Goggins, Bruce Dern çok iyi. (ustalara saygı kuşağımızda bu hafta...) Michael Madsen, Tim Roth (cellat rolü aslında Christoph Waltz'a aitti, fark ettiniz mi?) hiç fena değiller. Ben Jenniffer Jason Leigh’i fazla karikatür, fazla yapay buldum; oscar adaylığı mümkün görünüyor ama kazanırsa sinir olurum. Filmin tek eli yüzü düzgün beyefendisi Channing Tatum küçük rolüyle görününce Arzu Film kadrosuna dönmüş eski yüzleri tekrar tekrar görmekten fenalık gelmiş film adeta nefes alıyor.
Filmin müzikleri, Tarantino filmlerinde dinlemeye alışkın olduğumuz büyük üstad Ennio Morricone'ye ait.
Roy Orbison'dan There Won't Be Many Coming Home:
Ne yazık ki
The Hateful Eight'te alışkın olduğumuzun dışında pek yeni bir şey yok. Diğer filmlerinin
bir derlemesi gibi. Bu durum insanı hayal kırıklığına uğratıyor.
Böyle bir
filmi beğenmedim demek elbette kabul dahi edilemez. Fakat söz konusu Tarantino
olunca, beklentinin yukarıda olması şu saatten sonra elimizde değil.
6.5/10

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder